Açık

24°C
Konya

TİK TAK TİK TAK

Kayıt Tarihi: 24.04.2022 20:24 - Son Güncelleme: 15.09.2025 04:37
YAZI
A
Merhabalar.
 
Sanırım eski evlerin hepsinde bulunan sallamalı sarkaçlı duvar saatlerini az çok bilirsiniz. Kahverengi, cam kapaklı, sallanan uzun sarkaçlı, duvarda heybetiyle duran, sarkacın her sola sağa gidişinde tik tak tik tak sesi çıkaran, saat başlarında ve buçuklarda dan dun dan dun diye çalan duvar saatleri. Bizim misafir odamızda da duvarda asılı antika bir tane var. Kitap okumaya çalışırken kulağım saatin tik taklarına gitti. Bu saat her zaman beni çocukluğuma, şimdi Kültür Bakanlığının koruma altına aldığı, doğduğum babaannemin evine götürür. Çocukluğumun en yaramaz zamanlarında annem beni zorla, bu saatin olduğu odada uyutmaya çalışırdı. Ne kadar dirensem de bu tik taklara yenilirdim sonunda. 
 

 

Babaannemin evini hatırlayınca aklıma çocukluk anlarımdan biri geldi :)) Doğduğum ev, eski konak stili, iki kat ve bodrumdan (eskiden izbe denirdi) oluşan, büyük bahçe içinde, sokak kapısıyla ev kapısı arasında zemini taş kaplı uzun bir avluya sahip, avlunun kenarında küçük taş havuzu olan, mutfağı ve müştemilatı evin devamında dışarıdan girişli, bahçenin ağaçlı ve çiçekli kısmının en dibinde ise kümes ve tavukların olduğu, benim için oyun ve yaramazlık alanının mükemmelliğine sahip bir evdi. Babaannem o zamanlar yapılan en güzel gül yarışmalarının birincisiydi. Gülleri ve teneke kutularda ekili sakızları, meşhurdu. Babaannem, Osmanlı, iri yapılı, kuvvetli, disiplinli, asker gibi, sert duruşlu, anlatmakla bitmeyecek bir kadındı. Aramız hiçbir zaman iyi olmadı :)) Çünkü ben onun kriterinde bir kız çocuğu değildim. 

 

Bir gün taş avlu da dış kapının arkasında oynuyordum. Avlu uzun olduğu için babaannem dış kapıyı açmaya, içeriden koşup gitmek yerine akıllıca bir yöntem bulmuştu. Evimizin bir penceresi önünden geçen sokağı görürken, yan pencere de avluya ve dış kapıya bakıyordu. Böylece biri kapıyı çaldığında önce ön pencereden bakıp gelini görür sonra yan pencere ile avlunun dış kapısına bağladığı halatı çekerek kapıyı açardı. İşte ben orada oynarken kapı çaldı. Babaannem baktı ve halatı asıldı. Ben ne olduğunu anlayamadan ayaklarım yerden kesildi. Halat boynuma takılmıştı. Babaannem pencerenin kenarına geldiğim için beni görmemişti. Bir süre asılı tuttuğu için ve ben zayıf olduğumdan, ağırlığımı fark etmedi. Nefesim kesildi. İpi bıraktığında yere düştüm. Bir süre nefesim kesik kesik geldi. Boğazım, halatın izini ve acısını hissettiriyordu. Hemen boğazımı saklamaya çalıştım çünkü babaannemin çok kızacağını biliyordum. Evet kızdı ama beklediğim kadar değildi. Galiba hafif suçlulukta hissetti. Yine de “Kız dediğin dizimin dibinde elişini yapar. Sen kime çektin bilmem” dedi. Tabi bunu farklı kelimelerle de süsledi :)) O halatın hafif izi hala boğazımda duruyor. 
 
Ah tik tak tik tak nerelere götürdün beni. 
 
Sevgi ve Sağlıkla kalın. Ne olursa olsun öğrenmeye devam edin . 
ETİKETLER:

YORUM YAP

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Süreyya Tanaçar

Süreyya Tanaçar

Yazarın Diğer Yazıları