Açık

27°C
Konya

YAŞAMAK GÜZEL ŞEY DOĞRUSU...

Kayıt Tarihi: 10.06.2024 22:16 - Son Güncelleme: 05.07.2025 19:55
YAZI
A

“Eskisi kadar özlemiyorum seni,

Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda.

Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor.

Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.

Biraz yorgunum..

Biraz kırgın..

Biraz da kirletti sensizlik beni! 

Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama

“İyiyimler” yamaladım dilime.”



Özdemir Asaf 


Kendimi bulduğum şiir, budur diyebilirim.


Rahmetli babam zaman zaman etkilendiği şiirleri bizlerle paylaşmayı severdi. 

BİR KERESİNDE BEN ŞİİR SEVMEM SADECE BİRKAÇ ŞAİR dediğimde,

KİMMİŞ O BİRKAÇ ŞAİR diye sormuştu.


Aklıma ilk gelenleri sayarak "Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Cemal Süreya, Ahmet Arif, Edip Cansever, Ümit Yaşar Oğuzcan, Özdemir Asaf, Ahmet Telli..." demiştim


“ŞİİR SEVSEN NASIL OLACAK BİLMEM” demişti.


Ne zaman şiir okusam her seferinde bu sözü aklıma gelir ve gülümserim.



Özdemir Asaf 1981 yılında amansız bir hastalıktan öldü.

Benzerini yaşadığım bir imtihanla. O kimi kaybetmişti acaba?


Zamanın ilaç oluşunu ve nasıl evrim geçirdiğini ne de güzel ifade etmişti.

Belki de bende onun gibi onca zorlu süreçten sonra kendimi yeniden inşa ediyorum.

Sanırım bu bir iyileşme süreci.

Yoksa bu kadar özleşir miydi her kelimesi ruhumda.


İşte bu yüzden şimdilerde:

“Özdemir Asaf ‘ın anlattığı gibiyim..”


Psikolojide tanımlar vardır:

Öğrenilmiş çaresizlik,

Öğrenilmiş beceriksizlik,

Öğrenilmiş korku, 

Öğrenilmiş umutsuzluk. 


Ama psikolojide; 

Öğrenilmiş sevgi,

Öğrenilmiş şefkat, 

Öğrenilmiş vicdan,

Öğrenilmiş vefa duygusu,




Gibi tanımlar yoktur.

Genetik faktörler bireylerin kişilik özelliklerinin belirlenmesinde ne kadar etkili olsa da deneyimler karşısında geliştirdiğimiz davranışlar da bizlerin nasıl bir birey olduğunu belirler.


Genetik özelliklerimle ilk günden itibaren var olan ve öğrenmeyle şekillenen kişiliğimde emin olduğum bir şey var ise Öz’ümden gelenlerle ve de öğrendiklerimle, sevmeye devam edeceğim hayatı ve tüm insanları.

Elbette geride kalan sevdiklerimi ve onlarla güzel anıları unutmadan...


Hatırlıyorum da...

21 yaşındayım.

Çiçeği burnunda yeni evliyiz. 

Mekân İstanbul/ Kadıköy- Moda -Aralık 1996. 


Bir Cumartesi günü Kadıköy’ü gezerken küçük bir barda afişini gördük. Yokluklarla evlenmiş olan biz. Balayına bile gidememiştik. Zaten hayalini de kurmamıştık.

Önemli olan birlikte olmamızdı..

Pek severim Ezgi’nin Günlüğü ’nü. Çok da istemiştim. Ama cepte para sınırlı...


Eşime dedim ki lütfen bu gece bizim balayımız olsun. Kırmadı. Kırmaya kıyamazdı beni hiç zaten...


Rezervasyonu yaptırdık. Sanırım 30 m2 civarında bir alan... Ezginin günlüğü ve biz...

Şarkıları son ses söyleyerek, kaç kadeh içtiğimi hatırlamıyorum. Ama hayatımın en özel gecelerinden biriydi.

En fazla 6-8 masanın bulunduğu, herkesin oturarak keyifle eşlik ettiği, inanılmaz bir geceydi.

Beni bu dünyada en çok seven insanla, dünyada en sevdiğim insanla, dünyanın en güzel ritimleriyle, ne keyif verici geceydi.



Sol yanımın anısına...

Ben de bir zamanlar çok sevilmiştim.

Hem de yalansız, riyasız...

Hem de hiç olamayacak kadar beklentisiz, saf, yürekten...


Ne kadar onsuz devam etsem de hayatıma, nihayetinde nakış gibi işledi yüreğime sevgisini.


İçsel yolculuğum hale devam etmekte. Gelişen duygularım kimi zaman geçmişle hesaplaşmamı sağlasa da. Yol uzun...


Çok şeye inancımı yitirmiş olsam da Melih Cevdet Anday’ın dediği gibi:


"Yaşamak güzel şey doğrusu

Üstelik hava da güzelse

Hele gücün kuvvetin yerindeyse

Elin ekmek tutmuşsa bir de

Hele tertemizse gönlün

Hele kar gibiyse alnın

Yani kendinden korkmuyorsan

Kimseden korkmuyorsan dünyada

Dostuna güveniyorsan

İyi günler bekliyorsan hele

İyi günlere inanıyorsan

Üstelik hava da güzelse

Yaşamak güzel şey

Çok güzel şey doğrusu."


MUTLU HAFTALAR TÜM DOSTLARA...

ETİKETLER:

YORUM YAP

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.