YAŞAM BİR UYUM MUDUR YOKSA MÜCADELE Mİ?
Bir insanın biz bilincini oluşturması, biz bilincine ulaşması kolay değildir. Aileden, okulda eğitimden ve sosyal hayatta toplumdan beslenmesi gerekir. Nasıl biz oluruz? “Ben” ve “biz” bir “ekip”i oluşturuyor. Yaşamda ekip olmak ne kadar kıymetli. Toplumu toplum yapan unsurlardan biri de biz bilinci mi? Bu hafta üzerene düşündüğüm konulardan birisiydi toplum bilinci. Bir toplumu yaşadığı değerlerden analiz edebiliriz.
Bir toplumun geleceğini; çocuğun içinde doğup büyüdüğü ailesi, yaşattığı değerleri ve aldığı eğitim ortamı; okul ve sınıfında yaşayan değerler şekillendirir. Evde anne babanın, okulda öğretmenlerin konuştuğu şeyler değil, yaşattığı değerler. Eğer bu iki ortamda toplumun yaşattığı değerler evrensel hakikatlere uyumlu, doğru değerlerse o toplum sağlığını korur ve barış içinde gelişir. Bu değerler ne kadar evrensel hakikatlere uyumlu ise bilim, teknoloji, ticaret…o toplumda sağlıklı bir şekilde ilerler.
Eğer ki gerçeğe saygı, halden anlama, birbirine yardımcı olmak ve güvenilir insan olmak birer değer olarak o toplumda yoksa, yüzlerce üniversite, binlerce akademisyen olsa bile o toplumda bilim insanı az sayıda yetişir. Akademik hayat mevki ve makam peşinde koşan insanlarla dolar taşar. Bu nedenle hakikat arayışı olmayan bir insanın gerçek bir düşünür, gerçek bir bilim insanına dönüşmesi mümkün değildir.
Değerleri olmayan toplumlar varlığını sürdüremez ve yok olmaya mahkumdur. Gelenek ve görenekler yaşatılarak devam eder. Çünkü o zaman gelenek haline gelmiştir. O topluma yerleşmesi gerekir. Kaybolan toplumların da, kaybolmayanlarında yaşatılmış ya da yaşatılmamış bir geleneği vardır.
Toplumum toplum olarak hayatına devam edebilmesi için kendilerine ait hissettikleri bir benzerliğin, beraberliğin, paylaşılan bir inancın ya da değerin olması gerekiyor. Bununla birlikte bireylerin kişilerarası güven duygusu çok önemli. Beraberinde birbirlerinin ihtiyaçlarını giderebildikleri bir dayanışma ilişkisi, toplum için olmalı. Bu unsurlar toplumu toplum yapan temel unsurlar. Bunlar toplumda olduğu zaman o topluluk hayatta kalma ve nesli devam ettirme işlevlerini yerine getirebiliyor.
Bir toplum öfkeyi ve yalanı sevgi ve dürüstlükten daha üstün tutuyorsa, o toplumun zayıf düşüp yok olması bir zaman meselesidir.
Diyelim ki iki toplum var: bu toplumlardan biri kişinin doğuştan getirdiği insan potansiyelinin gelişmesini önemsiyor ve çocuğun kendi ayakları üzerinde durabilen, üretken ‘biz’in güvenilir bir üyesi olmasına değer veriyor. Diğer toplum ise insanın gelişmesine değil; sürüyle aynı anda hareket etmesine önem veriyor. Birinci toplum gelişip değişirken, ikinci toplum sadece başkalarını taklit etmekten öteye gidemeyecektir.
İnsanlık tarihinin gelişimi bireyin içindeki mevcut durumla yetinmeyip, sınırları zorlayan, merakla araştıran kuvvetli güçtedir. Bu işleyişin devam etmesine fırsat veren toplumlar güçlenecek, daha güçlü bir ekip haline gelecek ve daha baskın bir toplum olacaktır.
Tüm çabamız “Ben”, “biz” ve “ekip” için…