İNSANLIĞIN ACI YÜZÜ; ÖTEKİLEŞTİRMEK
İnsanları ötekileştirmek bizim gibi olmayana farklı davranmak,dışlamak çok can acıtan bir duygu aslında.
Toplumda farklılıkların kabul edilmesi ve her bireyin saygı görmesi, barış ve uyum için hayati önem taşır. Ancak maalesef, insanlar sıklıkla farklı olanları dışlayarak, ötekileştirerek onlara haksızlık yapmakta. Bu durum, hem dışlanan bireylerde derin yaralar açmakta hem de toplumun bütünü için olumsuz sonuçlar doğurmakta.
Eğitim ogretimde yıl sonu yaklaşırken sosyal medyaya yansıyan mezuniyet törenlerinde de bazı can yakan görüntüler ortaya çıktı. Otizmli bir öğrencinin gösteri dışı bırakılması ve çocuğun annesi ile dans ettiği görüntüler yürek burktu. Benzer bir görüntü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda da yaşanmıştı. Bir çocuk olarak O'na armağan edilen bayramda yine O çocuk otizmli olduğu için sınıfının gösterisi sırasında tüm okulun önünde, arkadaşlarının arkasına alınmış ve bekletilmişti. Şimdi o çocuğun hayatı boyunca 23 Nisan takvimde özel bir çocuk bayrami olmayacak.Belkide hayati boyunca travma olarak kalacak.Ebeveyn tarafından düşünüyorum olduğum yerden annelerin yerine koyuyorum kendimi öfkeden ellerim titriyor çünkü bir insanin ugrunda dünyayı yakacağı tek şey evladı. Sadece insan sıfatı ile bakıyorum olaya çığlık atmak istiyorum. Yani ne taraftan bakarsan bak çok acı. Bunu yapanın bir öğretmen olması daha da acı. Çünkü öğretmen Türk toplumunda belkide en önemli unsurdu. Ailede atılan temelin üstünü ilmek ilmek ören ve ortaya çıkaran oydu,o olması gerekti. 30 sene geriye gidince rahmetli ilkokul öğretmenim 2. Sınıfta öğretmişti görme engelli birine "kör" değil "âmâ" denmesi gerektiğini, sakat değil "engelli" denileceğini, konuşamayanın "dilsiz" değil "lâl" olduğunu...Daha bir ay önce çok etkilenerek yazmıştım otizmli öğrencisini ikna etmek için kıyafetleriyle havuza atlayan ve 30 dakika uğraşan öğretmeni. Iyiler listesi daha uzun olacakken şimdi iki kötü örnek yüzünden tüm öğretmenleri mi karalamak gerek diye düşünenler olacak. Hayatımızın her anında,her meslek grubunda var bu durum. Evet,kötü örnek tüm meslek grubunu bağlamaz elbette. Ancak o öğretmenlerin sınıfındaki ortalama 30 çocuk yanlışı yaşayarak öğrendi. Her bir çocuk o kadar anne baba demek, o kadar yanlış temel demek. Toplumun temelinden sarsılması demek.Keşke dilde söylediğimiz empatiyi,farklılıklara saygı duymayı yaşatarak ögretebilseydik,bu konuda örnekgosterilwn olabilseydik. Keşke KPSS dışında insanların vicdanı duygularını da ölçme şansımız olsaydı. Sadece ayın 15 ini bekleyenler bu mesleği icra etmeseydi keşke. Bu keşkeler böyle uzar gider elbette..
Belki de öğretmen olduğum için daha çok etkilendim. Çünkü ben çok şey feda ettim bu uğurda, o diplomaya sahip olabilmek için, bir çocuğun gözlerinde umut olabilmek için.
Unutmayalım ki, insan olmanın gereği farklılıklara saygı göstermek ve herkesi kucaklamaktır.Farklılıklara saygı duymak ve empati göstermek, daha güçlü ve birlikte yaşanabilir bir toplumun temelidir.
Baki'nin dediği gibi; "Bâki kalan şu kubbede,bir hoş sadâ bırakabilmek" en önemli şeydi belkide...